
Türkiye'nin Kazan Başkonsolosu Turhan Dilmaç, Rus haber ajansı Tatar-İnform'a konuştu.
Turhan Bey, üç yıllık görevden sonra Kazan’dan ayrılacaksınız. Bu süre zarfında Tataristan ve Tataristan halkı ile ilgili fikirleriniz değişti mi? Buraya gelmeden önce Kazan ile Tatarlar hakkında ne düşünüyordunuz, şimdi ne düşünüyorsunuz?
–Açıkçası, Kazan’dan gelmeden önce de Tataristan, Tatarlar ve Kazan hakkında çok şey biliyordum. Daha önce dört sene Türkiye Cumhuriyeti Moskova Büyükelçiliğinde müsteşar olarak çalıştım. O zaman Tataristan ve Rusya’nın başka federe idari birimleri ile ilişkiler görev konularım arasındaydı. O süre zarfında birkaç kez Kazan’a gelme fırsatım olmuştu, hem turist olarak, hem de Büyükelçimize Tataristan ziyareti sırasında eşlik ettiğimde.
Evet, Kazan, Tataristan ve Tatarlar hakkında bir şeyler biliyordum, ancak burada yaşamak ve çalışmak ayrı bir deneyim. Tabii daha önce Tatarlar’ın ne kadar pratik, ne kadar çalışkan ve sorun çözme becerisine sahip bir halk olduğunu duymuştum. Son üç senede bunları kendi gözlerim ile gördüm. Kazan’da yaşamak daha kolay, şehri çok sevmemizin nedenlerinden biri de bu. Kısacası, son üç yılda Kazan Başkonsolosu olarak görev yapmış olduğundan dolayı çok memnunum.
–İkili ilişkilerdeki zor dönem sizin görev sürenize denk geldi. Bu dönemi nasıl değerlendirebilirsiniz?
– Devletlerarası ilişkilerde böyle dönemler olur. Bu, Rusya ve Türkiye tarihinde de ilk defa olmuyor. Önemli olan bu iki büyük ve önemli devletin sorunları aşmayı başarabilmiş olmalarıdır. Ülkelerimizin liderleri Sayın Erdoğan ve Sayın Putin bu sene sekizinci defa biraraya gelecektir. Dünyada bu kadar sık görüşen başka iki lider yoktur herhalde. Bu sefer onlar Ankara’da bir araya gelecek, Suriye ve Kudüs konusunu ele alacaklar, ayrıca ikili ilişkiler hakkında da görüşecekler.
Zor dönemi atlattık, bunu liderlerimiz de söyledi, şimdi amacımız, ilişkilerimizi ve işbirliğimizi iki-üç sene öncekisinden daha iyi bir seviyeye çıkarmaktır. İlişkilerimiz pekişiyor, gelişiyor. Ortak projelerimiz var, ayrıca ikili ilişkilerin yanısıra bölgesel sorunlarla ilgili de birlikte çalışıyoruz. Bu da çok önemli.
– Başkonsolosun ana amacı, bölgeler arasındaki ekonomik ilişkileri geliştirmektir. Son üç yılda Tataristan’da önemli gelişmeler kaydedildi.
– Bunda benim bir rolüm oldu mu, olmadı mı bilmiyorum, ama son üç yılda Tataristan ile ekonomik ilişkilerimiz çok gelişti. Son yıllarda 5-6 Türk sermayeli fabrika açıldı, yatırımların değeri 2 Milyar Doları aştı. Yatırımların yanısıra daha da geliştirmemiz gereken ticari ilişkilerimiz var. Ayrıca Tataristanlı turistler Türkiye’ye geliyor, bu hem bizim, hem sizin şirketleriniz açısından kazançlıdır.
Biz de Tataristan firmalarını Türkiye’ye bekliyoruz. İşadamları heyetleri karşılıklı ziyaretlerde bulunuyorlar. İktisadi ilişkilerde kullanacağımız daha büyük bir potansiyel mevcut.
– Sviyajsk’taki Gebze projesi nasıl ilerliyor?
– Proje devam ediyor bildiğim kadarıyla. Bunun için mevzuatta bir takım değişikliklerin yapılması, belki yeni kanunların kabul edilmesi gerekecek. Tataristan yönetimi «Gebze» şirketi ile sürekli temas halinde. Federal merkezin desteğinin de lazım olacağı anlaşılıyor. Bu proje gerçekleşirse ekonomik ilişkilerimize katkı sağlayacaktır.
Kazan’dan pek uzak olmayan bir yerde Sviyajsk’ta altyapısı güçlü bir ekonomik bölgeden söz ediyoruz. Türk yatırımcıları şu anda Tataristan’da yabancı yatırımlar arasında ilk sırada. Bu tür projelerle gelecekte sayının daha da artacağı düşünüyorum.
–Tatarca’yı çok iyi bir seviyede öğrendiniz ve görüşmelerinizde rahatlıkla bu dilde konuşuyorsunuz. Tatarca’yı öğrenmek sizin için zor oldu mu, işiniz için bu dili bilmenizin bir faydası oldu mu?
– Ben bir miktar Rusça da biliyorum. Tataristan’da gerçekleşen bazı etkinlilerde Rusça da konuşmalar yaptım. Elbette, Tatarca konuşmak benim için daha kolay. Çünkü dillerimizin temeli ortak. Kelimelerin hemen hemen % 70’inin aynı kökten geldiğini söyleyebilir. Bu yüzden Tatarca öğrenmek benim için zor oldu diyemem. Biliyorum ki, Tatarca bilenler için de Türkçe’yi öğrenmek kolay. Tatarca iyi bilen biri Türkiye’de iki-üç ay kaldıktan sonra Türkçe’yi çok rahatlıkla kullanabilir.
Tatarca bilmem sadece yetkililerle görüşmelerimde değil, sıradan insanlarla – sokakta, pazarda, başka yerlerde konuştuğumda da benim için avantaj oldu. Bir taraftan, muhataplarıma bu ilginç geldi. Diğer taraftan, Türkiye’den de olsa yabancı birinin onlarla ana dillerinde konuştuklarını duymak sempati uyandırdı. Tatarca konuştuğum için Cumhuriyetin yönetimi, yetkilileri ve bakanlarla ilişki kurmak ve anlaşmak daha kolay oldu.
– Demek ki, buradan giderken kendi bilim hazinenizde ilave bir dil götüreceksiniz. Sizce, ileride Tatar dili size lazım olacak mı?
– Tatar dili – bizim Türk dilleri içinde “lingua franca”lardan biridir. Ben daha önce de sizin deyimlerden “Tatara tercüman (tilmaç) gerekmez” sözünü sık sık kullanıyordum. Bunu neden söylüyorlar? Çünkü Tatarlar geçmişte de şimdi de farklı diller biliyorlar. İkincisi, anadilini bilen Tatar, bir Türkü, Kırgızı, Kazakı ve diğer halkları anlamakta sorun yaşamaz. Ben de buna şahsen tanık oldum. Geçen sene Orta Asya’ya gitmiştim. Orada Kırgızlarla, Uygurlarla Tatarca konuştum. Onlar benim söylediklerimi anladılar, ben de onların söylediklerini anladım. Bu açıdan da Tatarca çok önemli.
İkincisi, Tatarlar dünyanın her yerinde varlar. Ben Türkiye’de iki-üç yıl çalışacağım. Ordan sonra hangi ülkeye gidersem gideyim, orada da Tatarlar olacaktır. O yüzden, onlarla da Tatarca konuşacağımızı düşünüyorum.
Tatarca Abdullah Tukay’ın şiirinde de söylendiği çok güzel bir dil, ben bu dili çok seviyorum ve unutmayacağım.
– Tataristan’a geri dönecek misiniz?
– Bizim mesleğimizde zaman zaman dış ziyaretler olur. Bu tür ziyaretler söz konusu olursa sanırım, ben Kazan’a gelirim. Burada birçok arkadaşım var. Onları görmeye ve tatil yapmaya da geleceğim.
Örneğin, gelecek yaz Kazan’da dünya kupası müsabakaları olacak. Eğer imkân olursa, maçları izlemeye gelmek isterim. Şahsi bakımdan da Kazan benim için önemli. Çocuklarımdan biri burada doğdu, onun pasaportunda doğum yeri Kazan olarak kayıtlı. Büyüyünce, onu buraya getireceğim, doğduğu şehri göstereceğim, burada doğduğunu anlatacağım kendisine.
Buraya 10-15-20 sene önce gelmiş olan ve şimdi tekrar gelen herkes: “Kazan, Tataristan gelişiyor, çok değişmiş” - diyorlar. Hatta son iki yılda bile birçok değişiklik olduğunu söylüyorlar. Bundan dolayı ileride ben de Kazan’a, Tataristan’a gelip bu değişiklikleri kendi gözlerimle görmek isterim.
– Bizim ajansımızla yaptığınız işbirliği için size şükranlarımızı sunuyoruz. Vedalaşmak istemiyoruz. Umarım bir gün yolunuz buraya düşer ve tekrar görüşürüz.
foto Tatar-İnform