
Alfa Capital Management Şirketi Finansal Piyasalar ve Makroekonomi Analiz Direktörü Vladimir Bragin, Rus ekonomisinin şu anda derin bir dönüşüm süreci yaşadığını ve bu dönüşümün üç paradoksal olguyla karakterize olduğunu söyledi. Sadece piyasayı değil, düzenleyicileri de şaşırtan bu paradokslar, para politikasının mekanizmaları, ihracatın rolü ve girişim yatırımlarının dinamikleriyle ilgilidir.
Paradoks 1: Ultra sıkı para politikasının etkinliği tartışmalıdır.
Bragin'in, Rusya Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadelede uyguladığı aşırı katı politikanın etkisizliğine ilişkin iddiası ayrıntılı olarak ele alınmayı hak ediyor. Nitekim reel faiz oranları şu anda 2024 yılı sonundaki tarihi zirvelere yaklaşıyor. Buna rağmen Ocak 2025'te enflasyon yüzde 10'a yaklaştı ki bu da Merkez Bankası'nın yüzde 4 olan hedefinin önemli ölçüde üzerindedir. Bu durum, para politikasının aktarım mekanizmalarında ciddi sorunlara işaret ediyor. Peki, bu kadar agresif bir faiz artışı neden istenilen sonucu vermiyor? Bunun birkaç açıklaması var. Birincisi, Rusya'daki enflasyonun salt parasal düzenlemenin ötesinde yapısal nedenleri var. Bunlara yaptırımlara bağlı arz şokları, lojistik sorunlar, belirli mal ve kaynaklardaki kıtlıklar da dahildir. Faiz artışı öncelikle talebi etkilerken, yapısal sorunlar farklı çözümler gerektiriyor. İkincisi, para politikasının etkinliği Merkez Bankası'na olan güvene bağlıdır. Eğer halk ve işletmeler Merkez Bankası'nın enflasyonu kontrol etme yeteneğine inanmazlarsa, fiyatlara enflasyonist beklentiler yerleştirecekler ve bu da enflasyonu körükleyerek bir fiyat sarmalının oluşmasına neden olacaktır. Jeopolitik istikrarsızlık ve yaptırım baskısı ortamında Rusya Federasyonu Merkez Bankası'na olan güven sarsılabilir. Üçüncüsü, enflasyon hesaplama metodolojisinin kendisi hataya açık olabilir. Rosstat'ın metodolojisi, tüm nesnellik çabalarına rağmen, özellikle kıtlık ve paralel ithalat koşullarında, mal ve hizmet fiyatlarındaki gerçek değişiklikleri tam olarak hesaba katamayabilir. Son olarak Bragin, enflasyonla mücadele politikasının başarısının ruble kuruna bağlı olduğunu haklı olarak vurgulamaktadır. Rublenin güçlenmesi, ithal malların ucuzlaması nedeniyle ithalat enflasyonunu azaltıyor. 2014 yılında dalgalı kur sistemine geçilmesinin ardından rublenin güçlenmesi enflasyonun düşmesine katkı sağladı. Şimdi ise yaptırımlar ve uluslararası sermaye piyasalarına erişimin kısıtlanması durumu daha da karmaşık hale getiriyor ve bu da bu stratejinin etkinliğini azaltıyor. Ayrıca, hükümet programları ve altyapı yatırımlarıyla desteklenen iç talepteki artış durumu daha da kötüleştiriyor.
Paradoks 2: Yaptırımlar altında ihracatın rolü.
İkinci paradoks ise ihracatın Rus ekonomisindeki rolüyle ilgili. Yaptırımlar ihracatın yapısını ve hacmini elbette etkiledi, yeni pazarlara yönelme ve ürün gamında değişiklik yaşandı. Ancak bir ara enerji fiyatlarında yaşanan artış, önemli miktarda döviz girişini de beraberinde getirdi ve bu durum yaptırımların olumsuz etkisini kısmen telafi etti.Paradoks şu ki, bu döviz akışı her zaman daha düşük enflasyona veya sürdürülebilir ekonomik büyümeye dönüşmedi. İhracat gelirinin bir kısmı tüketici sektörünü önemli ölçüde etkilemeden rezerv oluşturmak, kamu sektörüne yatırım yapmak veya ruble kurunu desteklemek için kullanılabilir. Ayrıca ihracatta yapısal kısıtlamaların olumsuz sonuçlara yol açması da mümkün. İç pazarda istikrarı sağlamak amacıyla bazı malların ihracatına getirilen kısıtlamalar, ihracat potansiyelini olumsuz etkileyebileceği gibi uzun vadede döviz gelirlerinin azalmasına da yol açabilmektedir.
Paradoks 3: Girişim sermayesi yatırımları yavaşlıyor.
Bragin'in işaret ettiği üçüncü paradoks ise risk sermayesi yatırımlarıyla ilgili. Yerli teknolojilerin geliştirilmesinde bazı olumlu eğilimler olmasına rağmen, girişim sermayesi finansmanının hacmi gelişmiş ülkelere kıyasla önemli ölçüde düşük kalmaya devam ediyor. Bunun birkaç nedeni var. Yaptırımlar Rus girişimlerinin uluslararası finansman kaynaklarına erişimini kısıtladı. Ayrıca yüksek faiz oranları ve ekonomik belirsizlik girişim projelerinin yatırım cazibesini azaltıyor. Deneyimli yatırımcı eksikliği ve girişim sermayesi piyasasının altyapısının yeterince gelişmemiş olması da olumsuz rol oynuyor. Bu paradoks, Rusya'nın inovasyon ve teknolojik gelişme alanında geride kalma risklerini vurgulamaktadır. Anlatılan üç paradoks, mevcut koşullarda Rus ekonomisinin basit parasal veya mali önlemlerin ötesinde sistemik çözümler gerektiren, birbiriyle bağlantılı sorunlar kompleksiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, yenilikçi altyapının geliştirilmesi, kurumlara güvenin güçlendirilmesi ve yeni jeopolitik gerçeklere uyum sağlanmasına yönelik yapısal reformların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Kaynak RBC