Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkileri geçmiş yıllar açısından ele aldığımızda çok eskilere gitmeden son 15 yılı inceleyecek olursak, gerek toplumsal ilişkilerde gerekse ekonomik ilişkilerde hissedilir derecede olumlu bir sürecin gerçekleştiği gözlenecektir.
İki ülke arasında nerede ise üst düzey ziyaretler ve ilişkiler yok denecek kadar az iken bu süreçte bu ilişkiler sadece iki ülke tarafından değil dünya ülkelerince fark edilecek ve bunun bozulması için planlar yapılacak derecede olumlu bir süreç yaşamıştır.
2002 Yılı ihracatımız 1.172.000 Dolar, ithalatımız 3.891.000 Dolar olup Dış Ticaret Hacmimiz 5.063.000Dolarlarda iken;
2014 Yılında ihracatımız 6.965.000 Dolara, ithalatımız 25.064.000 Dolar olup Dış Ticaret Hacmimiz ise 32.029.000Dolarlara ulaşmıştır.
İki ülkenin ortak olarak koydukları 100 milyar dolarlık Dış Ticaret Hacminin zaten üçte biri gerçekleşmiş durumda idi. En önemlisi de hem siyasi irade hem de bunu gerçekleştirecek olan iş dünyası buna gerçekten tam anlamı ile inanmışlardı. Bunun için de tüm gayretler ortaya konuluyordu. Tüm sektörler nerede ise her açıdan bu hedefe kitlenmişler ve büyük bir ekip çalışması şeklinde çalışmalar sergileniyordu.
Bu bağlamda; özellikle son iki yılı kapsayacak şekilde bir kronolojik gezi yapmak belki bu noktada yerinde olacaktır. İki ülke arasında gelişen olumlu süreci hatırlamak açısından verimli bir algı oluşturacaktır.
İki ülke arasındaki ilişkilerin olumlu süreçteki hız kazandığı yıl olan 2013 yılandan kısa bir gezinti yaparak esas sürecin yaşandığı 2014 yılına geçelim.
22.11.2013 Tarihinde St. Petersburg şehrinde gerçekleştirilen ÜDİK Toplantısı iki ülke açısından büyük önem arz ediyordu.
Sayın Putin’den Türkiye’ye Tarihi Övgü
Başbakan Erdoğan, St. Petersburg’da düzenlenen Türkiye-Rusya 4. Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı kapsamında, Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir araya geldi. Önemli mesajlar içeren bu görüşme, ilişkileri daha da ileriye götürme konusunda oldukça başarılı oldu.
Bu önemli toplantının esas ana başlıklarına baktığımızda, ilişkileri geliştirmeye sadece Türkiye’nin değil Rusya’nın, bizzat Putin’in önem verdiğini görmekteyiz.
Ortak basın toplantısında Sayın Putin’in, “Türkiye’nin bağımsız politika izlediğine vurgu yapması” oldukça manidardır.
Şu önemli bir hakikattir ki; bu coğrafyada iki aktör vardır; Türkiye ve Rusya.
Özellikle Sayın Putin’in iktidara gelişiyle Rusya’nın stratejik tavırları değişti ve daha ziyade “ Çarlık Rusya’sı ” nınsiyaset modeli benimsendi. Petrolden elde edilen gelirle ülkesinin dış borçlarını kapattıktan sonra Putin, daha aktif dış politika inşa etmeye başladı
Türkiye’nin son yıllarda uyguladığı siyaset anlayışı, bağımsız tavrı ve hakkın yanındaki samimi duruşu o kadar dikkat çekici ki, Putin bile bunu vurgulamaktan kendini alıkoyamadı. İlk kez bir Rusya Devlet Başkanı’nın, Türkiye’nin siyaset anlayışının Erdoğan’a bağlı olarak bağımsız biçimde geliştiğini dile getirmesi, Moskova’nın Ankara ile birleşeceği temel noktalardandır.
İki ülkenin karakteristik yapıları göz önünde bulundurulduğunda lider merkezli bir sistemin hakim olması dikkate alınırsa, bu iki ülkede de ilişkilerde şahsiyetler önemlidir. İkili ilişkiler, birçok çıkmazı ve sorunu ortadan kaldırmaktadır ya da ortaya koymaktadır.
Rusya’da Sayın Putin’in, Türkiye’de ise Erdoğan’ın varlığı önemli anahtar olarak algılanmaktadır. Rus medyasının bu ziyarete ilişkin yazdıklarına ve gösterdiklerine bakarsak sadece Putin’in değil, toplumun da Erdoğan’a sempatiyle baktığını görmemiz mümkündür.
Dolayısı ile 2013 yılı ikili ilişkilerin hızla geliştiği ve 2014 ün alt yapısını oluşturduğu bir yıl olarak değerlendirilebilir.
Türkiye-Rusya ilişkilerinde 2014'ün kilometre taşları…
2014 yılı, Türk-Rus ilişkileri açısından son derece önemli gelişmelerin yaşandığı ve yakınlaşmanın arttığı bir süreçle tamamlandı.
Devamı var...