
Rusya Federasyonu’na Eylül-Ocak döneminde oldukça yoğun bir ihracat gerçekleştirilmekte olup, Rusya ile ülkemiz arasında yaşanan krizin ortaya çıktığı dönem bu nedenle sektörü derinden etkilemiştir.
Kriz döneminde
Bu durum, tek başına en büyük pazarımız konumundaki Rusya ile yaşadığımız söz konusu durum birçok firmanın ciddi yaralar almasına neden olmuştur.
Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizinin sonra her sektör gibi elbette inşaat sektörü de olumsuz etkilendi. Krizden sonraki ilk açıklamalar 2015 yılı sonuna kadar imzalanmış olan kontratların devam edeceği yönünde oldu. Ayrıca ek olarak Türk iş gücü çalıştırabilecek bir firmalar listesi açıklandı. Aldığımız bilgilerde Rusya’da tüm sektörleri kapsayacak biçimde 467 adet Türklerin kontrolünde firma olduğudur. Bunun büyük kısmı da inşaatla ilgili firmalarıdır. Açıklanan Türk çalıştırabilecek firma sayısı 53 tür ve bunların hepsi de inşaat firması değildir. Doğal olarak bir çok inşaat firması çalışamaz hale gelecektir. Şu an itibariyle bundan sonraki uygulamaların nasıl olacağı belli değildir.
Şu anda Türk inşaat firmalarının en büyük sorunu yeni kontrat yapıp yapamayacağıdır. Tabii ki 53 firma dışındakiler içinde burada var olup olmama sorunu birinci plandadır. Ama listede olmayıp da listedeki firmaların taşeronu olarak çalışanlar için çalışma izinleri listedeki firmalar üzerine çevrilip bu sorun bir nebze çözülebilir. Ancak listedeki firmalarında ne kadar işçi kotası alabileceği net değildir. Bu çerçevede kısaca oluşabilecek sorunlar şunlardır
Raporumuzun başından bu tarafa çizilen tabloya dikkatle bakıldığında, iki ülkenin aslında sanki geçmişten bu yana gelişen bir süreci ve vazgeçilmezliği esası hakimdir. Buna tarihi bağlar, coğrafi zorunluluklar ve en önemlisi ise aynı karakter yapısına sahip olunması gibi önemli etkenler söz konusudur.
Konuya bu açıdan baktığımızda 7 aylık talihsiz süreci bir ara dönem, bir dinlenme dönemi, bir iç muhasebeleşme dönemi olarak alma ve kaldığımız yerden yolumuza devam etme zorunluluğu olarak görmek gerekir diye düşünüyoruz.
Bir anlamda “ Nerede kalmıştık?... “ deyip, bir anlamda hiçbir şey olmamış gibi ama aslında dersler çıkartarak daha sağlıklı stratejiler geliştirme zorunluluğumuz bulunmaktadır.
Sözlerimiz arasında ifade edildiği üzere, o kadar iyi bir süreç yaşanmıştı ki, nerede ise bizler Rusya’da Ruslar da özellikle Antalya’da yabancı olduğumuzu unutmuş durumda idik. Yine bu olumlu ortamı hatırlayalım ama temkinli olmak adına yabancı olduğumuzu asla unutmayalım demek gerekir.
09 Ağustos 2016…
Bu tarih gerçekten iki ülke ve iki toplum açısından tarihi bir dönüm noktası idi. Bunun bir devamı olarak 03 Eylül 2016 da G20 zirvesindeki iki liderin samimi ve gelecek vaad eden görüşmeleri bir anlamda sadece kaldığımız yerden değil, kaldığımız yerden daha hızlı ve çok ileriye daha hızlı gelişimleri ihtiva ediyordu.
Nitekim; 09 Ağustos öncesi Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın Nihat Zeybekçi Beylerin Moskova ziyaretleri esnasında taraflar arasındaki ortak slogan “ 24 Kasım öncesinden daha ileri gitmek “ olarak belirlenmişti.
İşte ilişkilerimize bu açılardan baktığımızda; şu anda içinde bulunduğumuz toplantının ve bunu oluşturan siz Değerli katılımcıların önemi ve sorumluluğu öncekinden daha ileri seviyededir.
Oluşan bir kriz vesilesi ile oluşturulan bu “Rusya Kriz İzleme Komitesi” nin görev ve sorumluluğu artık krizi değil ikili ilişkileri ve iş geliştirmeyi hedef alması gerekiyor diye düşünüyoruz. Çünkü takdir edileceği üzere siyasi irade bir karar alır ancak esas önemli olan bunun mutfağının sağlıklı verileri ele alması ve doğru şekilde ilgili birimlere ulaştırmasıdır.
Rusya’da faaliyet gösteren firmalarımız temsilen aktif görevde bulunan RTİB olarak bir anlamda bölgenin içindeki sorunları ve talepleri çözüm önerile ile birlikte bu kurulailetmek ve çalışmaları birlikte yürütmek sureti ile her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğumuzu bildirmek isteriz.
Bu bağlamda;
Bu toplantımıza daha etkin katkıda bulunmak amacı ile ilgili kurullarımızda ve sektör birimlerinde konular ele alınmış birazdan arz edileceği üzere hem sektörlerimize ait öneriler hem de tüm birimleri ve toplumu ilgilendiren sorun ve öneriler arz edilecektir.
Öncelikle genel konular üzerinde durmak gerekirse;