Prof. Dr. Abdurrahim Güzel'in kaleminden Rusya ve Türkiye toplumsal ve ekonomik ilişkileri-1
ÖZET
“ Türkiye-Rusya Federasyonu Toplumsal ve Ekonomik İlişkiler” Başlıklı sunumumuzda yer alan konular, sorunlar ve çözüm önerileri bu raporumuzda detaylı bir şekilde ele alınacak ve irdelenecektir.
Ancak, bu detayları ana başlıkları ile özet halinde şu şekilde özetlemek mümkündür;
Toplumsal ilişkilerde, yüzyıllara dayanan tarihsel sürecin, kültürel ilişkilerin, iki ülke halkları arasında zaman içinde kurulan ve geliştirilen bağların ve dostlukların hesaba katılması sosyolojik bir esastır. Bu nedenle, her iki ülkede yaşayan vatandaşların ekonomik olduğu kadar insani ve özellikle de psikolojik güvenliğinin esas alınması, bu temelde, yaşanan kriz sonrasında her iki ülkede yaşayan vatandaşların hissiyatının doğru anlaşılması ve dikkate alınması gerektiği açıktır.
Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında son yıllarda gelişen olumlu süreç iki ülke açısından ciddi anlamda hem uluslararası ilişkiler hem de ekonomik anlamda olumlu sonuçlar oluşturmuştur. Bu süreç doğal olarak orta ve uzun vadeli yatırımları da beraberinde getirmiştir. Nükleer Santral konusunda karşılıklı güven bunun önemli bir örneğidir. Vizesiz giriş çıkış ise bunun en önemli toplumsal bir sonucu olduğu gibi aynı zamanda ortak çalışmalara ve yatırımlara hız kazandırmıştır. Vizesiz giriş aynı zamanda iki ülkenin birbirine olan güven telkini anlamını taşımakta idi.
Bu olumlu süreç doğal olarak iki ülke ile doğrudan ya da dolaylı ortak menfaatleri olan ülkeleri rahatsız etmek durumunda idi ve öyle de oldu. Özellikle geçen yıl Rusya’da yaşanan global kriz ve bunu sonucunda oluşan yaptırımlar döneminde Türkiye’nin yaptırımların karşısında ve dolayısı ile Rusya’nın yanında yer alması Türkiye’ye karşı tavırları ve bu ilişkiyi bozma noktasındaki adımları daha da hızlandırmıştır.
Özellikle iki ülke arasında devam etmekte olan olumlu ilişkilerin bir anda iki toplumun da anlamadığı bir şekilde olumsuzluk sürecine girmesi bu gelişim sürecini daha dikkatli incelemeyi zorunlu kılmıştır. İnsan hayatında bu tür kesilme dönemleri olmaktadır. Ancak bunu hazırlayan sebepler de bulunmaktadır. Oysa ki, iki ülkenin sürecine dikkatle bakıldığında bunu gerektiren pek de sebepler gözlenmemiştir.
Bu fikri doğrulayan bir diğer sebep ise, oluşan olumsuzluk sürecinde iki ülkenin ilişkilerini nihai şekilde sonlandırılmak istenen bir tabloyu oluşturmamıştır. Şöyle ki; insan hayatında da kesin çizgiler ile sonlandırılmak istenen ilişkilerde öncelikle ana ilişkiler kesintiye uğrar ya da uğratılır. Ülke ilişkilerinde de bu durum böyledir. Halbuki, olumsuzluk döneminde iki ülkenin ilişkilerini mercek altına yatırdığımızda ana ilişkiler ve buna bağlı olarak ana yatırımlarda ciddi bir kesinti gözlenmemektedir. Bu süreçte Akkuyu Nükleer Enerji projesi devam etmiş, Gasprom tarafından gaz kesintisi konusu gündeme getirilmemiş ve büyük bir proje olan Türk Akım Projesi gündemden pek de fazla düşmemiştir.
Bu arada; Türk Akım projesi ile belki bir iki şeyi söylemek yeninde olacaktır. Türk Akımı sadece bir yatırım projesi olmaktan öte Rusya-Türkiye ve Avrupa arasındaki siyasi ilişkileri koordine eden çok önemli bir projedir. Çünkü bu proje ile Rusya Federasyonu Avrupa’ya kendi açısından bir güvensizlik ama Türkiye üzerinden bir güven telkini mesajı vermektedir. Bir alamda yaptırımlara karşı bir yaptırım mesajını içermektedir. Bir tercih anlamı taşımaktadır. Türkiye açısından ise projenin gerçek anlamda siyasi bir mesajı vardır ki, o da uzun yıllar AB sürecinde kapısında beklettiği bir ülke,tabir caiz ise vananın başında oturmuş olacaktır. Dolayısı ilebu proje büyük anlamlar ifade eden ve uzun vadeli bir birliktelik anlamı taşımaktadır. Bu açıdan baktığımızda da nereden geldiği bilinmeyen bir uçak krizi ile böyle bir siyasi mesaj içeren bir projenin kesintiyle uğraması beklenemezdi.
Raporumuzda öncelikle Türk ve Rus toplumlarının karakter yapılarından kaynaklanan özellikleri ele alacak bir sosyolojik değerlendirmeyi ele aldıktan sonra mevcut durumu ana başlıklar halinde ele almayı planlıyoruz.
II-RUSYA’DA İŞ HAYATININ KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ VE TOPLUMSAL DURUM
Büyük Sosyolog ve Tarih Felsefecisi İbn Haldun, toplumların karakter oluşumlarını ifade ederken “ Toplumbireylerinin karakterleri, içinde bulundukları coğrafi, sosyal ve siyasi şartlar ile doğru orantılıdır” şeklinde tespitte bulunmaktadır.
Rus toplumu hem içinde bulunduğu sert coğrafi iklim hem de uzun yıllar içinde bulundukları baskı rejiminin bir uzantısı olarak nerede ise inisiyatif kullanamayacak tarzda bir karakter yapısına sahiptir. Nerede ise hiçbir riske girmez ve tamamen tüm işlerin oluşumunu karşıdan beklemektedir. Bunun ticari faaliyetlere yansıması ise tüm inisiyatifin satıcı tarafa verilmesi şeklinde kendini göstermektedir.
Bu aslında uzun yıllar önemli derecede satıcı lehine bir imkan oluşturmuştur. Özellikle riski seven ve nerede ise başarısını risk üzerine temellendiren biz Türkler için önemli bir fırsat ortaya çıkarmaktadır. Malum olduğu üzere birilerini eksikliği birileri için fırsat olarak ortaya çıkmaktadır.
Rusya’da faaliyet gösteren bir çok ülke iş adamları da bunun farkındadırlar ve buna göre hareket etmektedirler. Nerede ise dünyanın tüm marka ve firmalarının Rusya’da yerleşik irtibat noktaları bulunmaktadır.
Rusya pazarına bu açıdan bakıldığında orada mevcut potansiyelimizi sağlayan ana gücün bu noktadan kaynaklandığı gözlenecektir. Türkiye tarafından ihracatçı olarak gözüken yapı, aynı zamanda Rusya tarafında da ithalatçı olarak faaliyetini sürdürmektedir.
Dolayısı ile Türkiye Rusya arasındaki ticaret hacmine bu açıdan baktığımızda farklı bir durum ortaya çıkmaktadır ki o da, Türkiye lehine sağlanan ihracat rakamlarının yaklaşık % 80 ya da daha fazla bir kısmı yine orada yerleşik Türkler tarafından gerçekleştirilmektedir.
İki ülke arasındaki ticaret hacminin özelliklerine bu açıdan baktığımızda şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır;
Rusya’nın Türkiye’ye yaptığı ticaretin ağırlıklı doğalgaz ve petrol olduğu dikkate alındığında bu durum devlet ilişkilerinde yoğunlaşmaktadır. Çünkü hammadde satışı söz konusudur. Bunun devlet eli ile bir başka alternatifi bulunabilir ki, devletimiz bunun çalışmalarını yapmaktadır. Yani bir anlamda sadece devletlerin çözebileceği bir ilişki ile konu bir sonuca ulaştırılabilir. Bulunacak bu alternatifte karşı tarafta bu işin ticaretinin yapan bireylerde fazla bir zarar görme söz konusu olmamaktadır. Çünkü ağırlık noktasını devlet otoritesi oluşturmaktadır.
Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı ticarete bakıldığında ise, yukarıda izah edildiği üzere kullanılan ürün grubu her ne kadar doğrudan karşı ülkenin toplumunu ilgilendirmekte ise de belki o ülke de bir şekilde bu ürünlere
alternatif bulabilir ve başka yerden temin edebilir. Ancak söz konusu olan bu ticaretin rakamsal boyutu değil orada yaşayan Türkleri ilgilendiren boyutu daha büyük önem kazanmaktadır. Çünkü bu potansiyelin ağırlık noktasını bir anlamda ateş hattında mücadele eden akıncı beyleri konumunda oradaki iş adamları oluşturmakta ve bu ticaret onların eli ile gerçekleştirilmektedir. İhracatımız incelendiğinde salt ihracat anlamında doğrudan Rus alıcıya ulaşan ticaret hacmimizin fazla olmadığı gözlenecektir. Yani bizim klasik anlayışımıza göre tırın kapısı kapanarak doğrudan alıcıya gitmeyip o işte yine bir Türk insanını emeği ve katkısı bulunmakta olup risk yine Türk insanındadır. Türkiye lehine oluşan bu ihracat rakamı tabir caiz ise tırnak ile kazanılan bir emektir, mücadeledir ve azimdir. Dolayısı ile Rusya’dan ithalatımızın rakamsal değeri var iken, Rusya’ya ihracatımızın bir emek boyutu ve doğrudan doğruya insani boyutu vardır.
İşte bu noktada; iki ülkenin sosyal, toplumsal ve ekonomik ilişkilerini irdeleyeceğimiz bu çalışmamızı hem geçmişi irdelemek hem de geleceğe yön vermek anlamına üç ana başlıkta toplamayı ön görüyoruz;
DEVAMI GELECEK....