TR   RU   EN
Haberler
Geri DönDetaylar
Prof. Dr. Abdurrahim Güzel'in kaleminden Rusya ve Türkiye toplumsal ve ekonomik ilişkileri-1
06 Haziran 2024 / Saat: 14:11

Prof. Dr. Abdurrahim Güzel'in kaleminden Rusya ve Türkiye toplumsal ve ekonomik ilişkileri-1

ÖZET

 

Türkiye-Rusya Federasyonu Toplumsal ve Ekonomik İlişkiler” Başlıklı sunumumuzda yer alan konular, sorunlar ve çözüm önerileri bu raporumuzda detaylı bir şekilde ele alınacak ve irdelenecektir.

Ancak, bu detayları ana başlıkları ile özet halinde şu şekilde özetlemek mümkündür;

 

A. Malumları olduğu üzere 24 Kasım’da ortaya çıkan Uçak Krizi sonrasında Türk-Rus ilişkilerinde önemli sorunlar yaşanmıştır.

 

Rusya’da yaşanan ekonomik sorunlara ilave olarak Uçak Krizi sonrasında Türkiye’ye yönelik olarak uygulanmaya başlanan yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik kayıplar görülmüştür.

 

Örneğin 2016 yılının ilk 7 aylık döneminde Rusya’ya olan ihracatımız geçen yılın aynı dönemine kıyasla %60 oranında gerilemiştir.

 

2016 Ocak-Temmuz döneminde Rusya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısında %89 oranında azalma olmuştur.

 

Özellikle Türk vatandaşlarına yönelik çalışma yasağı ve Türk şirketlerine getirilen sektörel faaliyet yasaklarınedeniyle Rusya’daki Türk çalışan sayısında büyük azalmalar yaşanmıştır.

 

Sektör yasakları, idari kontroller ve zorluklar nedeniyle Türk şirketlerinin ortaklık yapılarında önemli ölçüde değişikliğe gittiği görülmüştür.

 

Gümrüklerdeki tam sayım, numune alma ve bekletme uygulamaları nedeniyle mali kayıplar yaşanmış ve maliyetlerde artış görülmüştür.

 

B. Ancak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin arasında 29 Haziran’da yapılan telefon görüşmesi, 9 Ağustostarihinde St. Petersburgda yapılan görüşme ve 3 Eylül tarihinde G-20 Zirvesi kapsamında yapılan görüşme sonrasında  ilişkilerdeki olumlu hava ivme kazanmıştır.

 

30 Haziran 2016 tarihi itibarıyla imzalanan Karar ile, seyahat acentelerinin ve operatörlerinin Rus vatandaşlarına, Türkiye’ye yönelik ürün satışına ilişkin yasak kaldırılmıştır.

 

28 Ağustos tarihinde imzalanan Hükümet kararı uyarınca ise, Türkiye’ye uygulanan charter yasağı kaldırılmıştır.

 

 

Bununla birlikte; Türk vatandaşlarına yönelik çalışma yasağı, şirket faaliyetlerine yönelik sektörel yasaklar, bazı tarım ürünlerine yönelik ithalat yasakları sürmekte, vize uygulaması ise devam etmektedir.

 

C. Bu çerçevede, RTİB olarak önemli sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin bildirimleri doğrultusunda ilgili bölümlerde detaylı olarak yer alan aşağıdaki çözüm önerilerinin uygun olduğu değerlendirilmektedir.

 

Bu aşamada Rusya’daki Türk İş Dünyası açısından en acil ve önemli konu Türk vatandaşlarına yönelik çalışma yasağı ve Türk şirketlerine getirilen sektörel faaliyet yasaklarının kaldırılmasıdır.

 

Yine tarım ürünlerine yönelik ithalat yasağının kaldırılması ve vize serbestîsine geçilmesi önem arz etmektedir.

 

Ayrıca gümrüklerdeki idari uygulamalar ve engellerin kaldırılması ve normale dönülmesine yönelik görüşmelerin büyük yararı olacaktır.

 

Ruble-TL üzerinden ticaretin artırılması ve servis bedellerinin Ruble-TL ile tahsil edilmesi yolu ile ithal ikamesi politikalarının önüne geçilebilir.

 

Kriz dolayısı ile bilançoları kötüleşen ve Merkez Bankası normlarına göre %21-51 arası provizyon ihtiyacı bulunan hem sermaye yapısı, hem ekonomiye yaptıkları katkı hem de yarattıkları istihdam ile stratejik önemi olan firmalara devlet garantisi (finansman-teminat) verilerek bankaların bu tip iyi firmalarla Merkez Bankası ile sorun yaşamadan çalışmasının sağlanması.

 

Firmaların borçlanma ve mektup maliyetlerini azaltacak destekler ile Türk müteşebbisinin yerini almaya çalışan firmalarla rekabetini sağlayacak önlemler alınması.

 

Turizm sektörü açısından halihazırda 31 Ağustos’a kadar uygulanmış olan uçak katkısının kesintisiz olarak 2017 Mayıs ayına kadar(dahil) uzatılması.

 

Sonraki en az iki yıl boyunca Ocak-Mayıs(dahil) ve Ekim(dahil)-Aralık kış ve bahar dönemlerinde uygulamanın devam ettirilmesi.

 

Tur operatörleriyle ortak tanıtım, satış ve pazarlama çalışmalarına geçmişe kıyasla daha yüksek bütçeler ayrılması.

 

Rusya ve Türkiye arasında ortak turizm yatırımları ve kış turizmine yönelik projeleri esas alan çalışmalar yapılması.

 

Rus yüklenici, yatırım, sanayi şirketlerinin de Türkiye de aynı şekilde yatırım, müteahhitlik hizmetleri verilmesi konusunda yollar açılması (tünel, metro, raylı sistemler,sanayi petrokimya)

 

Çalışma grubu kapsamında Müteahhitlik Birliği ya da Rusya’daki karşılığı Rus Türk şirketlerinin bir araya gelebilecekleri ortamlar oluşturulması.

 

Özellikle alt yapı ve sağlık yatırım modelleri üzerinde ortak yatırım ve finansman projeleri geliştirilmesi.

 

İki ülke finans kuruluşları desteği ile inşaat yatırımıyapabilme kabiliyetinin arttırılması.

 

Devlet desteği ve özel sektör katkısı ile politik düzeyde sık sık şirketlerin PR’larının yapılması.

 

Yük taşıyan araç  şoförlerinin vizeden muafiyeti veya kolaylaştırılmış vize sistemi ile hızlı ve ekonomik vize alınabilmesinin önünün açılması.

 

Özellikle Moskova’ya yakın olacak şekilde bir lojistik merkezi oluşturulmasına yönelik çalışma yapılması.

 

Yurt dışında faaliyet gösteren firmalara verilen ofis, mağaza ve depo desteklerinin yeniden gözden geçirilmesi ve özellikle üretim alanında faaliyet gösteren firmaların da bu kapsama dahil edilmesi.

 

 

D. Ayrıca RTİB olarak Türk-Rus ilişkileri ve işbirliğiningeliştirilmesi amacıyla her türlü ortam ve mekanizma aracılığıyla gerekli katkıyı vermeye ve işbirliği yapmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz. Bu bağlamda önemli bir platform olan ve bazılarına RTİB’in de katıldığı Rusya İzleme Gurubu toplantılarının en azından mevcut sorunlar çözülünceye kadar örneğin “Rusya Çalışma Grubu” adı ile bir süre daha devam etmesi hususunu ve bu gruba RTİB adına daimi olarak bir üyemizin katılımını takdirlerinize sunarız.

 

 

 

 

I-GİRİŞ VE TAKDİM

 

Toplumsal ilişkilerde, yüzyıllara dayanan tarihsel sürecin, kültürel ilişkilerin, iki ülke halkları arasında zaman içinde kurulan ve geliştirilen bağların ve dostlukların hesaba katılması sosyolojik bir esastır. Bu nedenle, her iki ülkede yaşayan vatandaşların ekonomik olduğu kadar insani ve özellikle de psikolojik güvenliğinin esas alınması, bu temelde, yaşanan kriz sonrasında her iki ülkede yaşayan vatandaşların hissiyatının doğru anlaşılması ve dikkate alınması gerektiği açıktır.

 

Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında son yıllarda gelişen olumlu süreç iki ülke açısından ciddi anlamda hem uluslararası ilişkiler hem de ekonomik anlamda olumlu sonuçlar oluşturmuştur. Bu süreç doğal olarak orta ve uzun vadeli yatırımları da beraberinde getirmiştir. Nükleer Santral konusunda  karşılıklı güven bunun önemli bir örneğidir. Vizesiz giriş çıkış ise bunun en önemli toplumsal bir sonucu olduğu gibi aynı zamanda ortak çalışmalara ve yatırımlara hız kazandırmıştır. Vizesiz giriş aynı zamanda iki ülkenin birbirine olan güven telkini anlamını taşımakta idi.

Bu olumlu süreç doğal olarak iki ülke ile doğrudan ya da dolaylı ortak menfaatleri olan ülkeleri rahatsız etmek durumunda idi ve öyle de oldu. Özellikle geçen yıl Rusya’da yaşanan global kriz ve bunu sonucunda oluşan yaptırımlar döneminde Türkiye’nin yaptırımların karşısında ve dolayısı ile Rusya’nın yanında yer alması Türkiye’ye karşı tavırları ve bu ilişkiyi bozma noktasındaki adımları daha da hızlandırmıştır.

Özellikle iki ülke arasında devam etmekte olan olumlu ilişkilerin bir anda iki toplumun da anlamadığı bir şekilde olumsuzluk sürecine girmesi bu gelişim sürecini daha dikkatli incelemeyi zorunlu kılmıştır. İnsan hayatında bu tür kesilme dönemleri olmaktadır. Ancak bunu hazırlayan sebepler de bulunmaktadır. Oysa ki, iki ülkenin sürecine dikkatle bakıldığında bunu gerektiren pek de sebepler gözlenmemiştir.

Bu fikri doğrulayan bir diğer sebep ise, oluşan olumsuzluk sürecinde iki ülkenin ilişkilerini nihai şekilde sonlandırılmak istenen bir tabloyu oluşturmamıştır. Şöyle ki; insan hayatında da kesin çizgiler ile sonlandırılmak istenen ilişkilerde öncelikle ana ilişkiler kesintiye uğrar ya da uğratılır. Ülke ilişkilerinde de bu durum böyledir. Halbuki, olumsuzluk döneminde iki ülkenin ilişkilerini mercek altına yatırdığımızda ana ilişkiler ve buna bağlı olarak ana yatırımlarda ciddi bir kesinti gözlenmemektedir. Bu süreçte Akkuyu Nükleer Enerji projesi devam etmiş, Gasprom tarafından gaz kesintisi konusu gündeme getirilmemiş ve büyük bir proje olan Türk Akım Projesi gündemden pek de fazla düşmemiştir.

Bu arada; Türk Akım projesi ile belki bir iki şeyi söylemek yeninde olacaktır. Türk Akımı sadece bir yatırım projesi olmaktan öte Rusya-Türkiye ve Avrupa arasındaki siyasi ilişkileri koordine eden çok önemli bir projedir. Çünkü bu proje ile Rusya Federasyonu Avrupa’ya kendi açısından bir güvensizlik ama Türkiye üzerinden bir güven telkini mesajı vermektedir. Bir alamda yaptırımlara karşı bir yaptırım mesajını içermektedir. Bir tercih anlamı taşımaktadır. Türkiye açısından ise projenin gerçek anlamda siyasi bir mesajı vardır ki, o da uzun yıllar AB sürecinde kapısında beklettiği bir ülke,tabir caiz ise vananın başında oturmuş olacaktır. Dolayısı ilebu proje büyük anlamlar ifade eden ve uzun vadeli bir birliktelik anlamı taşımaktadır. Bu açıdan baktığımızda da nereden geldiği bilinmeyen bir uçak krizi ile böyle bir siyasi mesaj içeren bir projenin kesintiyle uğraması beklenemezdi.

Raporumuzda öncelikle Türk ve Rus toplumlarının karakter yapılarından kaynaklanan özellikleri ele alacak bir sosyolojik değerlendirmeyi ele aldıktan sonra mevcut durumu ana başlıklar halinde ele almayı planlıyoruz.

II-RUSYA’DA İŞ HAYATININ KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ VE TOPLUMSAL DURUM

 

Büyük Sosyolog ve Tarih Felsefecisi İbn Haldun, toplumların karakter oluşumlarını ifade ederken Toplumbireylerinin karakterleri, içinde bulundukları coğrafi, sosyal ve siyasi şartlar ile doğru orantılıdır” şeklinde tespitte bulunmaktadır.

 

Rus toplumu hem içinde bulunduğu sert coğrafi iklim hem de uzun yıllar içinde bulundukları baskı rejiminin bir uzantısı olarak nerede ise inisiyatif kullanamayacak tarzda bir karakter yapısına sahiptir. Nerede ise hiçbir riske girmez ve tamamen tüm işlerin oluşumunu karşıdan beklemektedir. Bunun ticari faaliyetlere yansıması ise tüm inisiyatifin satıcı tarafa verilmesi şeklinde kendini göstermektedir.

 

Bu aslında uzun yıllar önemli derecede satıcı lehine bir imkan oluşturmuştur. Özellikle riski seven ve nerede ise başarısını risk üzerine temellendiren biz  Türkler için önemli bir fırsat ortaya çıkarmaktadır. Malum olduğu üzere birilerini eksikliği birileri için fırsat olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Rusya’da faaliyet gösteren bir çok ülke iş adamları da bunun farkındadırlar ve buna göre hareket etmektedirler. Nerede ise dünyanın tüm marka ve firmalarının Rusya’da yerleşik irtibat noktaları bulunmaktadır.

 

Rusya pazarına bu açıdan bakıldığında orada mevcut potansiyelimizi sağlayan ana gücün bu noktadan kaynaklandığı gözlenecektir. Türkiye tarafından ihracatçı olarak gözüken yapı, aynı zamanda Rusya tarafında da ithalatçı olarak faaliyetini sürdürmektedir.

 

 

Dolayısı ile Türkiye Rusya arasındaki ticaret hacmine bu açıdan baktığımızda farklı bir durum ortaya çıkmaktadır ki o da, Türkiye lehine sağlanan ihracat rakamlarının yaklaşık % 80 ya da daha fazla bir kısmı yine orada yerleşik Türkler tarafından gerçekleştirilmektedir.

 

İki ülke arasındaki ticaret hacminin özelliklerine bu açıdan baktığımızda şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır;

 

Rusya’nın Türkiye’ye yaptığı ticaretin ağırlıklı doğalgaz ve petrol olduğu dikkate alındığında bu durum devlet ilişkilerinde yoğunlaşmaktadır. Çünkü hammadde satışı söz konusudur. Bunun devlet eli ile bir başka alternatifi bulunabilir ki, devletimiz bunun çalışmalarını yapmaktadır. Yani bir anlamda sadece devletlerin çözebileceği bir ilişki ile konu bir sonuca ulaştırılabilir. Bulunacak bu alternatifte karşı tarafta bu işin ticaretinin yapan bireylerde fazla bir zarar görme söz konusu olmamaktadır. Çünkü ağırlık noktasını devlet otoritesi oluşturmaktadır.

 

Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı ticarete bakıldığında ise, yukarıda izah edildiği üzere kullanılan ürün grubu her ne kadar doğrudan karşı ülkenin toplumunu ilgilendirmekte ise de belki o ülke de bir şekilde bu ürünlere

alternatif bulabilir ve başka yerden temin edebilir. Ancak söz konusu olan bu ticaretin rakamsal boyutu değil orada yaşayan Türkleri ilgilendiren boyutu daha büyük önem kazanmaktadır. Çünkü bu potansiyelin ağırlık noktasını bir anlamda ateş hattında mücadele eden akıncı beyleri konumunda oradaki iş adamları oluşturmakta ve bu ticaret onların eli ile gerçekleştirilmektedir.  İhracatımız incelendiğinde salt ihracat anlamında doğrudan Rus alıcıya ulaşan ticaret hacmimizin fazla olmadığı gözlenecektir. Yani bizim klasik anlayışımıza göre tırın kapısı kapanarak doğrudan alıcıya gitmeyip o işte yine bir Türk insanını emeği ve katkısı bulunmakta olup risk yine Türk insanındadır. Türkiye lehine oluşan bu ihracat rakamı tabir caiz ise tırnak ile kazanılan bir emektir, mücadeledir ve azimdir. Dolayısı ile Rusya’dan ithalatımızın rakamsal değeri var iken, Rusya’ya ihracatımızın bir emek boyutu ve doğrudan doğruya insani boyutu vardır.

 

İşte bu noktada; iki ülkenin sosyal, toplumsal ve ekonomik ilişkilerini irdeleyeceğimiz bu çalışmamızı hem geçmişi irdelemek hem de geleceğe yön vermek anlamına üç ana başlıkta toplamayı ön görüyoruz;

 

A. 24 Kasım 2015 Öncesi İlişkilerimiz

 

B. 24 Kasım 2015 ve 09 Ağustos 2016 Dönemindeki Zor Süreç

 

C. 09 Ağustos 2016 Sonrası Gelişen Süreç ve Gerçekleşmeyi Bekleyen Hedefler

 DEVAMI GELECEK....