TR   RU   EN
Haberler
Geri DönDetaylar
Prof. Dr. Abdurrahim Güzel'in kaleminden Rusya ve Türkiye ilişkileri
04 Haziran 2024 / Saat: 20:12

Prof. Dr. Abdurrahim Güzel

 

 

 

 

 

 

Toplumsal ilişkilerde, yüzyıllara dayanan tarihsel sürecin, kültürel ilişkilerin, iki ülke halkları arasında zaman içinde kurulan ve geliştirilen bağların ve dostlukların hesaba katılması sosyolojik bir esastır. Bu nedenle, her iki ülkede yaşayan vatandaşların ekonomik olduğu kadar insani ve özellikle de psikolojik güvenliğinin esas alınması önem arz eder. Her iki ülkede yaşayan vatandaşların hissiyatının doğru anlaşılması ve dikkate alınması gerektiği açıktır.

 

Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında son yıllarda gelişen olumlu süreç iki ülke açısından ciddi anlamda hem uluslararası ilişkiler hem de ekonomik anlamda olumlu sonuçlar oluşturmuştur.

Bu süreç doğal olarak orta ve uzun vadeli yatırımları da beraberinde getirmiştir. Bir iki başlıkta örnek vermek gerekirse;

Nükleer Santral yatırımında  karşılıklı güven bunun önemli bir örneğidir.
İki ülke arasında uzun süre uygulanan vizesiz giriş uygulaması ise bunun en önemli toplumsal bir sonucudur. Çünkü, Vizesiz giriş aynı zamanda iki ülkenin birbirine olan güven telkini anlamını taşımakta idi.
Türk Akım projesi Türk Akımı sadece bir yatırım projesi olmaktan öte Rusya-Türkiye ve Avrupa arasındaki siyasi ilişkileri koordine eden çok önemli bir projedir. Çünkü bu proje ile Rusya Federasyonu Avrupa’ya kendi açısından bir güvensizlik ama Türkiye üzerinden bir güven telkini mesajı vermektedir. Bir alamda yaptırımlara karşı bir yaptırım mesajını içermektedir. Bir tercih anlamı taşımaktadır.
İki ülke arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolarlık hedefi asla zor bir hedef değildir. İki ülke yönetiminin liderliğinde iş dünyası buna inanmış ve bu yönde de ciddi adımlar atılmaktadır. Bunun en önemli göstergesi her iki ülkenin iş dünyası öncülerinin karşılıklı olarak yatırım planlarını gerçekleştirmeleri gösterilebilir. Son yıllarda karşılıklı olarak her iki ülkede kuruluşu gerçekleştirilen şirket sayılarını artışı ve bankalarda açılan hesaplar önemli göstergelerden bir kaçıdır.

 

Bu olumlu süreç, iki ülke arasında geçmiş dönemde yaşanan uçak krizi gibi olumsuzluklarda bile çok ciddi olumsuz sonuçlar doğurmamıştır. Bunlar ikili ilişkiler ile kısa sürede aşılmıştır.

 

Büyük Sosyolog ve Tarih Felsefecisi İbn Haldun, toplumların karakter oluşumlarını ifade ederken Toplumbireylerinin karakterleri, içinde bulundukları coğrafi, sosyal ve siyasi şartlar ile doğru orantılıdır” şeklinde tespitte bulunmaktadır.

Yine aynı şekilde İbn Haldun, yerleşik ve göçebe toplumları tarif ederken; Göçebe toplumlarda lider merkezli bir yönetimin esas olduğunu yerleşik toplamlarda ise sistem merkezli bir yönetimi esas almaktadır.

Bu iki tespit açısından baktığımızda Türkiye ve Rusya toplumlarının aynı benzer özelliklere sahip olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bunun devamında da iki toplum birbirinin eksiklerini tamamlar özelliktedir.

Rusya’da faaliyet gösteren bir çok ülke iş insanları da bunun farkındadırlar ve buna göre hareket etmektedirler.

Rusya pazarına bu açıdan bakıldığında iki ülke toplumları arasındaki mevcut potansiyelimizi sağlayan ana gücün bu noktadan kaynaklandığı gözlenecektir. Türkiye tarafından ihracatçı olarak gözüken yapı, aynı zamanda Rusya tarafında da ithalatçı olarak faaliyetini sürdürmektedir.

Dolayısı ile Türkiye Rusya arasındaki ticaret hacmine bu açıdan baktığımızda farklı bir durum ortaya çıkmaktadır ki o da, Türkiye lehine sağlanan ihracat rakamlarının yaklaşık % 70 ya da daha fazla bir kısmı yine burada yerleşik Türk İş İnsanları tarafından gerçekleştirilmektedir.

Özellikle son iki yılda ortaya çıkan yaptırımlar sürecinde bunun tersinin de ortaya çıktığı gözlenmektedir. Türkiye’de de Rus İş İnsanları benzer faaliyetleri sürdürmektedir. Bu ise iki ülke toplumunun karşılıklı olarak ticari güvenlerinin bir yansımasıdır. Zira karşılıklı olarak iki toplum iş dünyasının karşılıklı güven telkini anlamını taşımaktadır.

 

İki ülke arasındaki ticaret hacminin özelliklerine bir başka açıdan baktığımızda şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır;

 

Rusya’nın Türkiye’ye yaptığı ticaretin ağırlıklı doğalgaz ve petrol olduğu dikkate alındığında bu durum devlet ilişkilerinde yoğunlaşmaktadır. Çünkü enerji ağırlıklı ham madde satışı söz konusudur. Yani bir anlamda sadece devletlerin çözebileceği bir ilişki ile konu bir sonuca ulaştırılabilir.

 

Ancak son yıllarda devletler arası ticaretin yanı sıra hem Türkiye hem de Rusya tarafındaki iş insanlarının aktif faaliyetlerine baktığımızda ise yukarıda belirtildiği üzere bunun ciddi anlamda başka alanlarda da etkili olduğu gözlenecektir. Bu da sadece yönetim tarafından değil toplum tarafından da buna önem verildiği sonucunu doğurmaktadır.

Şu anda burada gerçekleştirilen bu toplantı dizisinin esas amacı ise üçüncü bir ortak yaklaşımı beraberinde getirmektedir ki; o da hem devlet hem de iş dünyasınınbirlikte hareket edebileceğinin fiili bir göstergesi ve uygulamasıdır.

 

Şu önemli bir hakikattir ki;  bu büyük coğrafyada iki önemli aktör vardır;

 

Rusya ve Türkiye

 

Bunu daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; Rusya ve Türkiye coğrafi konumlarımızın da getirdiği bir zorunluluk ile iki önemli güç ve iki önemli coğrafi partnerdir.

 

Özellikle Sayın Putin’in iktidara gelişiyle Rusya’nın stratejik tavırları değişti ve daha geniş, kapsayıcı bir siyaset modeli benimsendi

 

İki ülkenin karakteristik yapıları göz önünde bulundurulduğunda lider merkezli bir sistemin hakim olması da dikkate alınırsa, bu iki ülkede de  ilişkilerde liderlerin ön planda olması kaçınılmaz gözükmektedir. İkili ilişkiler, birçok çıkmazı ve sorunu ortadan kaldırmaktadır ya da pratik çözümler ortaya koymaktadır.

Önemli bir sorun olan uçak krizinden dokuz ay gibi bir kısa süre sonra iki liderin 9 Ağustos’ta Saint Petersburg’da bir araya gelip tabir caiz ise  “ Nerede kalmıştık? …” diyerek ama bu süreçten de dersler çıkartarak daha sağlıklı stratejiler geliştirmeleri bunun önemli örneği olarak ele alınabilir. Aynı zamanda ve toplumların da hem buna destek vermeleri hem de ilişkilerde bunu uygulamaları ise asla yadsınamayacak bir harekettir.

İşte ilişkilerimize bu açılardan baktığımızda; şu anda içinde bulunduğumuz toplantının ve bunu oluşturan siz değerli katılımcıların önemi ve sorumluluğu öncekinden daha ileri seviyededir. Bunun için de ayrıca teşekkürlerimi ifade etmek isterim.

Rusya’da faaliyet gösteren firmalarımızı temsilen aktif görevde bulunan RTİB  bir anlamda bölgenin içindeki sorunları ve talepleri çözüm önerile ile birlikte bu ve benzeri toplantılarda dile getirmektedir. Bununla da kalmayarakçalışmaları birlikte yürütmek sureti ile her türlü sorumluluğu da almaya hazır olduğumuzu bir kez daha burada dile getirmek isteriz.

Bu bağlamda sonuç olarak bazı hususları ana noktaları ile ifade etmek gerekirse şunları özetle ifade etmek yerinde olacaktır;

 

Rus toplumunun özel durumu ve bu bölgede gerçekleşen ticaretin özelliği açısından söz konusu ticari ilişkilerin boyutu incelendiğinde diğer ülkelerde olduğu gibi konu asla salt ihracat olarak ele alınmamalıdır. Son yıllarda yerinde ihracat kavramı ile şekil bulan uygulamanın özellikle bu bölgede daha büyük önem kazandığı dikkatten kaçırılmamalıdır. Özellikle satış sonrası destek adı ile bilinen ve müşteri  memnuniyeti sonucunu doğuran uygulamaya çok büyük önem verilmelidir.

 

 

Yine hem ihracat ve hem ithalat tarafının Rusya’da Türk İş İnsanı Türkiye’de ise Rus İş İnsanı olması itibari ile iş insanlarımızın her iki ülkenin toplumsal özelliklerine daha çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Yeni bir kavram olarak literatürümüzde yer alan Sosyal Ar Gekavramı bizim iki toplumumuzda daha büyük önem arz etmektedir. Ar Ge denilince genel olarak sadece ürün bazlı bir arge akla gelmektedir. Oysa ki esas argetoplumu tanıma noktasında uzun ve önemli bir araştırma ve geliştirmedir. Zira hem alım satımda hem yatırımda hem de hizmet sektöründe faaliyet gösterilecek ülkenin toplum yapısı ve karakter özellikleri önemli bir etkendir.

 

 

Özellikle bankalar ve finans çevrelerinin son yıllarda iş insanını önemli bir sorunu haline gelen finansal transfer konusunda halk tabiri ile taşın altına ellerini koymaları gerekmektedir. İyi günde zaten etrafımızda bulunan bu finans çevrelerini iş insanı olarak bu günlerde de yanımızda görmek isteriz. Bunun en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz.

 

 

Türkiye ve Rusya arasında gelişen olumlu süreç başlangıcından bu yana hedeflenen 100 milyar dolarlık ticaret hacim hedefi ve söylemi yukarıda da ifade edildiği üzere asla ulaşılamayacak hedefler değildir.Çünkü burada esas iki ülkenin hem devlet hem de özel sektör olarak yatırımlar dahil bir hedefe ulaşılmasıdır. Bu açıdan baktığımızda bu hedefin büyük bir kısmına ulaşılmıştır. Müteahhitlik hizmetleri, karşılıklı yatırımlar esas olmak üzere son yıllardaki turizm sektöründeki artış bu hedefi doğrulamaktadır. Kendi sektörüm olarak küçük bir örnek vermek gerekirse; Endüstriyel Mutfak Ürünleri sektörünün Rusya tarafındaki Pazar payı iki buçuk milyar doları seviyesindedir. Bu  azımsanacak bir pay değildir.